26.8.11

Borders

No borders.

21.8.11

Mickey &Sylvia

İçinde diyalog olan şarkılar daha bi güzel mi oluyor ne?

18.8.11

Aslan Burcu Erkeğine Yapılmaması Gerekenler

Burçlara inandığımdan değil, sadece “olm bana bunu yapmayın yanarsınız bak!” demenin daha güzel yolunu bulamadığımdan bu başlığı seçtim.

Dünya nüfusunun yaklaşık 1/24’ünü oluşturan aslan burcu erkeklerinin hepsinin sanmıyorum ki kendisine yapılmasından nefret ettiği şeyler ortak olsun. Bu konuda haklı çıkmak isteyenlerin gazete köşelerinde ve/veya internet ortamında yapacakları yorumlar da tüm insanlığın kendisine yapılmasından nefret edeceği şeyleri birkaç kelime değiştirerek her bir burca uyarlamaktan öte bir şey değildir. “Anasına küfretmeyin bak affetmez” gibi genele söylenebilecek tespitleri temcit pilavı gibi önümüze sürüyorlar. Buradan sürekli burç yorumlarını okuduğum ya da günlük burç yorumuma göre yaşadığım sonucu çıkmasın. Zaten bir kere okuyan olayın saçmalığının farkına varır. Bir de ben yorumlara inanmıyorum da “yıldızların dizilişinin etkilediğini düşünüyorum” diyen bir güruh var. Şimdi sevgilisinden ayrılan erkeğin üzgün olmasının nedeni Jüpiter ile Mars’ın aynı çizgide değil de 23,13465 derece açıyla mı duyması? Daha bu işin yükseleni, çin’i filan da var ki oralara hiç girmiyorum.

Neyse konuyu dağıtmayayım daha fazla. Sözlüklerdeki aslan burcu erkeklerine yapılmaması gereken şeyler başlıklarını okudum. Bir aslan burcu erkeğinden kuyruk acısı olup nefretini kusanlar dışında hemen hemen herkesin ortak olduğu iki husus var. Birincisi; gurur, ikincisi; ego. Gururunu kırmayacakmışsınız! Kafasını kırın, ağzını burnunu dağıtın ama gururunu kırmayın. Tavsiye öyle yani. Gurur her insan için ne kadar önemliyse aslan burcu erkekleri için de o derece önemlidir. Gerekirse gururu için ömür boyu üzüleceği şeyleri de yapar, yeri gelir siktiri de çeker. Gitme der ama gidersen sensiz yapamam demez. Gururu içi yaşar, gurur için ölür. Gururunun kırıldığı noktada da affetmez. Affetse bile hiçbir zaman eskisi gibi olmaz, olamaz. Ormanın kralı lafını aslandan alıp leopara verirsen, aslan o ormanı terk eder. Mücadeleye tenezzül bile etmez. Ego olayı ise tamamen “overrated” bir durumdur aslan burcu erkeği için. İnsanın yakıtı moral ise, egonun biraz pohpohlanmasını her insan ister, istemeli. Aslan burcu erkeklerine egosu yüksek denildiği sürece de aslan burcu erkeklerinin egosu kabaracaktır, başka bir şey değil. Sağlıklı ego, narsisizm, ukalalık, kendini beğenmişlik gibi bir sürü ismi ve sınıflandırması varken, her burç da kendine bir tanesini alıyor. Bir burcun erkeğinin öyle olmasından değil, ego için bir sürü sınıflandırma olduğundan ve bir tanesinin bir burca düşme gereğinden ötürü aslan burcu erkeği aşırı egolu sanılır.  Yoksa gayet mütevazı ve iyi kalpli insanlarızdır. Yersen.

Yazılmamış olan ama bence olduğunu düşündüğüm şey ise hayal kırıklığına uğratmaktır. Gurur ile kısmen alakalı bir durum olsa da başlı başına aslan burcu erkeğine yapılmaması gerek şeylerden biridir hayal kırklığına uğratmak. Aslan burcu erkeği yaşadığı hayal kırıklığını asla unutmaz. Dolayısıyla tamam unuttum, önemli değil gibi şeyler söylese de çoğu zaman eskisi gibi olmayacaktır durum. Hepimiz insanız dolayısıyla hepimizin hayalleri kırılıyor, hepimiz başkalarının hayallerini kırıyoruz bunda bu kadar alınacak gocunacak ne var demeyin. Aslan burcu erkeğinin boşa harcanacak, hiçe sayılacak, hor görülecek hayali yoktur. Her hayal onun için kıymetlidir, gerçekleştirilmesi gereken bir hedeftir. Kırarsanız, büyük ihtimalle kırılırsınız. Böyle işte.

Burçlara inanmıyorum diyorsun ama yer yer kendi fikirleri tüm aslan burcu erkeklerine mal ediyorsun ne ayak diye soracak arkadaş, çok yaşa sen.

7.8.11

Bir Çocuk Hikayesi

Okul çıkışı futbol oynuyorduk. Ufuk Sarıca üçlükleri patır patır gönderdikçe takımımız birer birer eksiliyor, futbol takımımız kan kaybediyordu her hafta. Kaleye o hafta sağ açık oynayan Ali'nin kız kardeşi geçmişti. Futbolcu kartlarımızla oyun oynarken birkaç kez dedikodusunu yapmıştık. Erkek Fatma olduğunu söyleyip abisinden daha iyi oynayacağını iddia edenler bile olmuştu. İnanmamıştım tabi, futbol sekiz yaşınızda bile olsanız erkek oyunudur. 

Penaltı oldu. Topun başında ben varım, kalede de gözüm kapalı vursam tutamaz dediğim Ali'nin kız kardeşi. Fazla gerilmedim. Sağ ayağımın içiyle topu kalecinin soluna plase ile gönderdim. Ben gol sevincime hazırlanıyor, parmağımı Tanju gibi kaldırıp koşmaya hazırlanıyorken, soluna bir adım attı ve topu tuttu. Çarpım tablosundan sonra hayatımda bildiğime emin olduğum ikinci şey onun hayatımın kadını olduğuydu.

Çarpım tablosundan çok çektim, o gün sonu aynı olmaz inşallah diye düşünmüştüm. Dayım, çocukları, yengem; diğer dayım, çocukları, yengem; amcam, yengem, çocukları; halam, eniştem, çocukları; teyzem, eniştem, çocukları... Ne zaman beni görseler "bu çocuk çarpım tablosunu ezbere biliyor, soralım" deyip sağlı sollu girişiyorlardı. Bazen abartıp iki basamaklı sayıların çarpımlarını bile soruyorlardı. Babam ailenin en küçüğüymüş. Annem de öyle. Ben doğana kadar sülale bir ise olmuş üç. Anlayacağınız kabak bana patladı anasını satayım. Ben de ailenin en küçüğüyüm. Bana çarpım tablosu soranların içinden sonra doktor çıkanlar da oldu. Tek tesellim o.

Hafta sonu yan mahalle ile maçımız vardı. Ali'nin kız kardeşi bizim kaleyi koruyordu. Başarılı olacaksam arkamda o olmalıydı. Maçı 6-5 kaybettik. Aynı sınıfta okuduğum, matematikten hiç çakmayan, yan mahallenin forveti Hüseyin üç gol atmıştı. Son golde Ali'nin kız kardeşi hatalıydı. Her başarılı erkeğin arkasında iyi bir kaleci vardır. İlk kavgamızı bu yüzden yaptık. Daha sonra anlayacaktım ki çarpım tablosunun onun sol ayağına karşı şansı Monaco kalecisinin Prekazi'ye karşı olan şansıyla aynıydı.

Sonra ayrıldık. Hayatımın kadını ile bir haftadan biraz daha fazla bir süre birlikte oldum. Üstelik sekiz yaşındaydım. Daha sonra öğrendim ki Hüseyin ile birliktelermiş. Zaten o da ailenin en küçüğüydü, doğacak çocuklarıma yaşadıklarımın aynısını yaşatamazdım. Zaten son golü de bilerek yemişti, haklıydım biliyorum.

***

http://www.formspring.me/fermiyon/q/224288678883651280

5.8.11

Sway

4.8.11

Einstein Hakkında "Olabilir"

Kendisine karşı herhangi bir çekememezliğim bulunmamasına rağmen sevmediğimi biliyorsunuz. Zamanında çok çektirmişti belki de ondandır.

Fiziğin en büyük özelliklerinden biri de devamlılığın olmasıdır. Birinin bıraktığı yerden bir başkası bayrağı devralır. Bazen yarım olduğuna kanaat getirir ve üstüne ekler. Aslında bu sürekli olması bakımıyla modern fiziğin kesikli kuramına çok güzel ironi oluşturur. İşte Einstein’ın diğer fizikçilerden en büyük farkı buydu. Yarım kalan, bitirilmemiş ne varsa toplayıp üzerine gitmekti. Fikir adamıydı. Teorik fizikçi olmak için en gerekli olan koşula sahipti. En büyük şansı ise tüm zamanların en iyi fizikçileri sayılan Planck (Ki onun hayat hikayesi daha dramatiktir.), Bohr, De Broglie, Schrödinger, Heisenberg ve nice adı şimdi aklıma gelmeyen bilim adamıyla aynı yılları paylaşmasıdır Aslında bilimin de bir ekip işi olduğunun en güzel örneğidir bu. Özellikle de teorik fizik ve deneysel fizik ekip olmalıdır.

Ama Einstein’ı diğer fizikçilerden ve bilim adamlarından ayıran en temel özelliği çok yönlü olmasıdır. Fizik ve matematik bilgisinin yanı sıra özlü söz üretmesiyle de meşhurdur. Özel hayatı ise çok hızlıdır. Özellikle de Asperger sendromu hastası olduğunu düşünürsek bu çok yönlülüğü şaşırtıcıdır. İki evlilik yapan Einstein ilk karısıyla hamile olması nedeniyle evlenmiştir. Daha sonra ise öz kuzeni ile evlenmiştir. Arada birçok ünlü ile ilişkisi olduğu biliniyor. Bunlardan biri de Sovyetler Birliği ajanıdır. Aslında bu siyasi görüşünü de açıklamaktadır. Komünist görüşe fazlasıyla saygı duyan biridir Einstein. Ama onun siyasi görüşünü yönlendiren en temel içgüdü doğuşundan kimliğinde yazılı olan Musevi etiketidir. Sovyetler Birliğinin Yahudiler için yaptığı açıklamaları beğenmemesi, bu ülkeye sevgi beslemesine engel olmuştur.

Tüm zamanların en iyi fizikçisi kabul edilen Einstein ile tüm zamanların hakkı en çok yenen bilim adamı sayılan Tesla’nın hayatları dolaylı yollardan da olsa kesişiyor. Einstein’ın babası bir doğru akım şirketinde çalışmaktaydı. Alternatif akımı bulan Tesla, o zaman doğru akım ile iş yapan birçok şirketin batmasına yol açmıştı. Bunlardan nasibini alan bir şirket de Einstein’ın babasının çalıştığı şirketti. Daha sonra ailesi taşınmak zorunda kalacak ama Einstein taşınmayacaktı.

Tesla, kadınlara birlikte bir fincan kahve içecek kadar bile zaman ayırmazdı. Bunun zaman kaybı olduğunu düşünürdü. Durum böyleyken Einstein’ın kadınlara olan zaafı ve düşkünlüğü şaşırtıcıdır. Burada ömrü boyunca uyumaya dört saat ayıran insanlardan bahsediyorum. Hangisi doğru yapmıştı, nasıl bir kariyeri geride bırakmışlar yorumu size bırakıyorum.

Einstein’ın çocukluk ve yaşlılık dönemleri başarısızlıkla doludur. Okumayı geç söken, derslerinden düşük notlar alan ve okulu hiçbir zaman sevmeyen bir çocuk Einstein. Ömrünün son çeyreğini de dört temel etkileşimi bir yasa altında toplayacak olan “theory of everything”i bulmak için ziyan etmiştir. Kütleçekim kuvvetini elektromanyetik, güçlü ve zayıf etkileşimle bağdaştıracak bir formül için uğraşıp başarısız olmuştur. Günümüzde uğruna milyon dolarlar harcanmasına rağmen açıklığa kavuşturulmamış bir uğraş bu (Çözüme en yakın teori şu an için String Teorisi gözükmekte.).

1905 yılı ise tek kelimeyle Einstein’ın yılıdır (2005 dünya fizik yılı). Enerji ile kütleyi bağdaştıran meşhur e=mc^2 (Özel Görelilik Kuramı) başta olmak üzere yayınladığı makaleler bir devri kapatırken, modern fiziğin kapılarını açıyordu. Işıktan “parçacık” olarak bahseden Einstein, fotoelektrik deneyinin sonuçlarını yorumlasa bile anlatmakta güçlük çekiyordu. Meşhur sözü olan “beni herkes seviyor ama kimse anlamıyor” sözünü de bunun için söylemiştir. 1919 yılında “compton saçılma deneyi” ile fotoelektrik olay da açığa kavuşuyor (Deneysel fizik ve Teorik fizik bağlantısı için şahane bir örnektir.) ve Einstein çalışmaları için 1921 yılında yaklaşık 16 yıl sonra Nobel alıyordu. Daha sonra “parçacık” yerine “photon”, enerji taşıyan ışık parçacığı, kullanılacaktı.

Ayakkabı ile birlikte çorap giymeyen, ne giyeyim diye düşünüp vakit kaybetmemek için bütün takım elbiselerini aynı renk seçen, telepatinin varlığını kabul edip bunun için deneylere katılan, annesinden gelen müzik genlerini taşıyan, beyni hala muhafaza edilen bu olağandışı kişilik, Einstein, süperiletkenlik, karadelikler gibi konularda da başarısız çalışmalar yapmıştır. Bu konuların günümüzün popüler konuları olması ise dikkat çekicidir. Onun haricinde Heisenberg’in bazı çalışmalarına ve kuantum fiziğindeki belirsizlik kavramı için karşıt görüşler sunmuş ama sonra yanıldığını kabullenmiştir. “Tanrı zar atmaz” diyerek belirsizliğin olamayacağını şiddetle savunmuştur. Onun determinist yaklaşımı ve kişiliği bu kez onu başarısız kılmıştı. Belirsizlik, kuantum fiziğinin en karakteristik özelliğidir günümüzde.

İnsanoğlunun ne kadar açgözlü olduğunu ve ne kadar tehlikeli olabileceğini geç tahmin etmesi, atom bombasının temellerini atması ise kariyerindeki en büyük başarısızlıktır. Savaşın ve yoksulluğun tavan yaptığı bir dönemde, siyasi kararların bir ırkı, bir ulusu yok etmeye vardığı ortamda, fiziğin zirvesinin yaşanmış olması ise bir tesadüf müdür yoksa zorunluluk mudur tartışmaya çok açıktır. Ama kesin olan bir şey varsa bu çok büyük talihsizliktir.

Fizikçilere yazık oluyor, hem de çok.

Ölmeden önce çekilen masasının son hali. Tahtada da tensörlerle yapılan işlemler var. Emin olmamakla birlikte "theory of everything" hakkında olduğunu söyleyebilirim.
 
Okuduklarınız tamamen benim yazdıklarımdır.
Okuduklarınız tamamen size kalmıştır.
yine beklerim.