21.12.16

Güzel Haber

10 yıldır tanıdığım, çok az gördüğüm ama çok görüşmek istediğim arkadaşımın bu cumartesi nikahı var. Bu kadar kötü haberin içinde böyle güzel bir haber ile her zaman olduğu gibi yine aslında hayatta güzel şeylerin olduğunu hatırlattı. Güzel insanların başına da güzel şeyler geliyormuş.

Belki hala umut vardır?

Çok düşük ihtimal ama bunu okuma ihtimali var, nikaha geleceğim ama okursan diye şimdiden ömür boyu mutluluklar Melike.

11.6.16

Bir Cenaze Anısı

Bugün eniştemin (ikizimin eşi) anneannesinin cenazesi vardı. Bir öğle vakti biri çocuk olmak üzere 12 kişiyle birlikte namazı kılındı. Ömrünü namaza adamış biriydi, cenaze namazı sadece 3 dakika sürdü. 92 yaşındaydı, toprağa verilmesi sadece 10 dakika sürdü. 10 dakika sonunda insanlar görevini yerine getirmişti artık. İnancı kuvvetli birkaç kişi mevlit okumaya giderken geriye kalanlar fındık kabuğunu doldurmayacak dünya meselelerini konuşmaya başlamıştı bile. Arada gülümseyip sonra nerede olduğunu hatırlayıp pişmanlık ve utanma ile gülümsemesini gizlemeye çalışanlar bile vardı. 

Ben mi?

Her ölüm gibi bu da zordu benim için. Çok sevdiğim insanların da bir gün aynı kaderi paylaşacağını düşünemeden edemedim. Sıdıka anneanne 92 yaşında belki de torununun torunu yaşında bir çocukla yan yana gömüldü bugün. Allah hepimize sıralı ölümü nasip etsin. Hiç tanımadığım bir çocuk için bile güneş gözlüğümün arkasına saklanmak zorunda kaldım. Paranın pulun hiçbir işe yaramadığı o çaresizlik, bildiğin tüm bilgilerin ve birikimlerin bir adet sureye indirgendiği o cehalet insanın dünya üzerinde alabileceği en iyi ders. 

İyilikten vazgeçmeyin, günün sonunda iyi de olsanız kötü de olsanız 13 dakikada gömülüp arkanızdan "iyi bilirdik" denilecek. Sizinle yaptığınız iyilikler gelecek, geride kalanlar dünya meselelerine hiçbir şey olmamış gibi devam edecek.

Bilmiyorum, belki de etmeliler.  Dünyanın düzeni böyle.

30.12.15

Mutlu Yıllar





Blogundan mutlu yıllar dileyen o kişi oldum ben. Şarkı çok güzel, Yıldız Tilbe'nin "Delikanlım"sından bile güzel.



"Yaşam daralır, bu dümende"

7.10.15

Yaşanmamış Yıllar


Blogum benle aynı fikirde, 2014 yaşanmasa da olurmuş. Hiç yaşanmamış sayalım mı?

23.9.15

"Mutluysanız Boşuna Okumayın!"

Yazmayalı iki yıldan fazla olmuş. Muhtemelen kimse okumayacak ama ta en başından zaten okunsun, yüzlerce takipçim olsun diye bir hedefim olmamıştı. Ben yazayım benden çıksın tek amacım buydu. Yüzlerce takipçi olsa da büyük çoğunluğunun amacı sen de beni takip et olacak zaten. Sosyal medyaların hepsinde işler böyle yürüyor sonuçta. İş yerinde bütün çalışanlara laf olsun diye "iyi bayramlar" demek gibi bir şey bu. Her şeyimiz laf olsun diye zaten. Samimiyet kurban bayramında kekik satışlarının patlaması gibi bir şey hayatta. Çıkarcılık için konan yeni isimlerden biri samimiyet.

Neyse bayram değil seyran değil niye şimdi yazıyorsun diyen olacaktır. Yarın bayram siz böyle demeyin diye yazıyorum şimdi. Yok, birkaç tespitim var onları yazacağım. Geride kalan iki senede tek tek bakıldığında hayatımda birçok şeyi değiştirdim. Yeni iş, yeni bir arkadaş çevresi vesaire vesaire. Toplama bakıldığında ise hayatımda değişen hiçbir şey yok. Çok klişe olacak ama insan hayatı puzzle gibi. Geçmişte bir parçası eksik takılmışsa çerçevesini istediğin gibi süsle, duvarda hep o eksik parça göze batıyor. Geçmişe dönüp o eksik parçayı düzeltme şansımız var mı bilmiyorum. Bazılarımız için çok geç olmuş olabilir. İkinci tespitim burada devreye giriyor. Bunu tamamen Twitter'dan takip ettiğim bir avuç insanı genelleyerek çıkarttım. Tabi insan için en iyi örnek kendisidir. Sevenler, sevmekten korkanlardan daha fazla üzülüyor. Hayal kırıklığı üstüne koyarak büyüyen bir şey, asla sıfırdan başlamıyor. Bunu sadece sevmekle de sınırlamıyorum. İş, arkadaş, eş, dost, ülke aklınıza ne geliyorsa hepsini kapsıyor. 

Yeni işime başladığımın daha ikinci haftasında şöyle bir kız var ne dersin diye ağzımı yoklayabilen bir insanoğlu var. Hayatı bu kadar basite indirebilmiş, sevmeyi oyuncak yapmış insanlar var. Beni biraz tanısalar baştan "olmaz" diyeceğimi bilirlerdi. Onlar daha mutlu yaşıyor ama. Mutlaka hatalarım olmuştur ama şöyle geçmişe bakınca gerçekten sevdim diyebileceğim iki kişi var. Acı gibi her insanın sevgi eşiği de farklı oluyor sanırım.

Diğer anlatacağım şey de iş yerindeki bir abi ile alakalı. Sürekli "zorunlu nezaketten hoşlanmam" diye ortamda dolaşan biri. Bir gün bir sunumda biz böyle erkekli kadınlı oturmuşuz yine aynı lafı söyledi. Yahu zorunlu nezaket ne demek. zorunlu olmadığından yaptığın için onun adı nezaket zaten. Zorunlu olduğunda yapınca onun başka isimleri var (Yalakalık?). Kendisine bunu aynen söyledim. Artık sabahları günaydın demiyor bana. Muhtemelen beni büyüklerine saygısı olmayan biri olarak görüyor. Kısmet. 

Birkaç haftadır sürekli Selçuk Balcı dinliyorum. Fazla ağır şarkılar, dinledikçe insanı intiharı itecek cinsten. Gerçi önce bi sigara ve alkole başlamak lazım. İntiharın da aşamaları var, O bile zahmetsiz değil bu hayatta. Yok endişe etmeyin intihar filan edecek değilim, pes etmek yok sonuçta. 

Bu kadar karamsar şeyler yazmayacaktım, yine elimin ayarı kaçtı. Yarın bayram, neşe doluyor insan değil mi sonuçta? 

Uzun süredir böyle şeyler yazmıyordum, Sürçülisan ettiysem affola. Kimse okumayacak gerçi ama olsun.

26.8.13

Bugün hastanede küçük bir kız gördüm. Kolunu kırmıştı. Alçıda "kolum çabuk iyileş, okula başlıycam" yazıyordu. İşte bu hevesi nasıl oluyor da 10 yılda okuldan kaçmak için rapor almak için hastane hastane gezmek aşamasına getiriyoruz bunun cevabı aranmalı. Eğitimin sisteminin sorunu budur.

Büyüyüp büyük yerlere gel emi güzel kız.
 
Okuduklarınız tamamen benim yazdıklarımdır.
Okuduklarınız tamamen size kalmıştır.
yine beklerim.