Nasıl ki bazı şeyler yerinde güzeldir, bazı kelimeler de doğru ağızdan çıktıklarında güzel. Her kelimenin ve/veya kelime grubunun insan üzerinde etki bıraktığı, okunduğunda/duyulduğunda “ah ulan” dedirttiği bir psikoloji durumu var. Örnek mi istiyorsunuz, alın size örnek: Sevgilisinden yeni ayrılmış birinin “hayat güzel sürprizlerle dolu.” dediğini düşünün. Sonunda ayrıldık da kurtuldum diyen olağandışı biri değil bu vatandaş. Ciddi ciddi üzülen biri işte. Şimdi söyleyin bu sözün inandırıcılığı var mı? Tamam hayat herkese sürpriz yapıyor olabilir ama o adamın ağzından o laf çıktığında hiçbir inandırıcılığı kalmıyor. Burger King’ten işkembe çorbası ısmarlamak, çiftliğe gidip köfte ekmek yemek, bir vogon’dan şiir dinlemek istemek, fight club filmini beğenmemek ya da ne bileyim hala Star wars filmlerini izlememiş olmak ne kadar garipse o söz de o kadar çarpık ve garip oluyor. O dakikadan sonra bu lafın üstüne söylediği her şey demogojiden ibaret benim için. İstediği kadar kassın, isterse dünyanın en güzel cümlelerini kursun ama bir kere anlatmak istediğin duyguyu ben yüzünde görmüyorum, nasıl olaya kapılayım? Nasıl doğru diyorsun diyeyim. Yok olmuyor, çok denedim ama olmuyor. Buradan bir oksimoron çıkıyor. Üzgünüm.
Kelimelerin çarpık kentleşmesi de yanlış psikolojide kullanıldıklarında oluyormuş. Bu kadar, başka bir tespitte buluşmak üzere, esen kalın!
1 yorum:
Bu yazının fon müziği ise Bülent Ortaçgil'den Küçük Şeyler adlı şarkı...
Yorum Gönder