Eylül ayının sonuna gelmemiz ile birlikte birçok yeni dizi yayına başladı. Ben de sizin için (O yea!) bu dizi furyasında öne çıkan beş tanesini izledim ve yorumladım. Buyrun hayrını görün...
True Blood veya Vampire Diaries hayranıysanız bu diziyi de beğenmeniz çok olası. Annesinin ölümü ile büyük annesinin yanına taşınan bir kızın, cadıcılık yeteneğini keşfetmesi sonrası yaşadıklarını/yaşayacaklarını anlatan ergen dizisi demek yanlış olmaz. Aynı okula giden bir grup ergen, yetenekli cadılar, çıtır hatunlar, yakışıklı erkekler, küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir kasaba, bunlar bu türün değişmezi olarak bu dizide de var. Vampir mitini mahveden, vampir tarifini ayaklar altına alan Twilight sonrası bir hayal kırklığı da hayallerdeki cadı tarifi için geçerli olacağa benziyor. Cadı denilince hepimizin aklına kemikten, bin bir türlü antik ottan büyüler hazırlayıp bunları kullanan kişiler aklımıza gelecektir. Bu dizide ise büyücü olarak bildiğimiz iki sihirli söz ile doğa üstü şeyler yapabilen kişiler cadı diye önümüze sürülüyor. Üstelik sözler de "hadi aslanım, hadi koçum" ayarında. Benim gibi bu mitlere bağlıysanız ve bunları seviyorsanız biraz hüzünleneceksinizdir. Onun haricinde büyü ve doğa üstü olayları seviyorsanız bir şans verebilirsiniz, sonuçta bir Selena değil.
Yazarın notu: 6/10 - yoklukta gideri var.
İzlediğim diziler içinde beni en çok şaşırtan dizi bu oldu. Tekrarı çekilen filmlerin Cameron Diaz'a rağmen yavanlığı, tekrarının dizisinden benlentimi çok aşağıda tutmama sebep olmuştu. Herhalde konusundan bahsetmeme gerek yoktur. Üç güzel ama güzel oldukları kadar da ölümcül kadın adaleti sağlama peşinde. İyi dövüşen kadınların cazibesine bu dizide de kapılmamak elde değil. Asyalı bir melekten sonra siyahi bir meleği de bu diziyle birlikte görüyoruz. "Meleklerin ırkı, rengi olmaz; onlar dövüşmek için yaratılmıştır." mesajını almamak elde değil. Dizi hem müzikleri ile hem de "you're angels of justice, not angels of vengeance.", "we're angels, not saints." gibi sözlerle tempoyu hep yukarıda tutuyor. Özellikle izleyicinin erkek kesiminin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Henüz piyasada adı pek geçmiyor, sözlüklerde ve twitter'da konuşulmuyor ama yakın zamanda epeyce popüler olacağını tahmin ediyorum.
Yazarın Notu: 8/10 - her türlü gideri var.
Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere Zooey Deschanel başrolde. Aslında sadece bu cümleyi yazıp bıraksam da olur, bundan sonra diyeceklerim biliyorum ki teferruat. Bir gün deselerdi ki Zooey haftalık yayınlanan bir dizide oynayacak, inanmazdım. Madem böyle bir mucize gerçekleşti, bize de keyfini çıkarmak düşer. Çoğu insan da benim gibi düşünmüş olacak ki gününün reytinglerinde istikrarlı olarak birinci gelen, ödül süpürücüsü Glee, daha yayınlanan ilk bölümü olmasına rağmen New Girl'ün reytinglerde gerisinde kaldı.Olması gereken oldu aslında bir bakıma. Diziden de bahsedeyim biraz. Sevgilisini iş üstü yakalayan Jessica (Zooey), üç erkeğin birlikte yaşadığı bir eve taşınıyor. Bir nevi karma öğrenci evi gibi düşünebilirsiniz. Televizyon başında hüngür hüngür son yaşadığı olaya ağlayan Jess (İyice havaya girdim), ev arkadaşlarının da teşvikiyle tekrar sosyal yaşamına geri dönüyor. Geri dönmesi ile birlikte problemler yaşamaya devam ederken yeni ev arkadaşlarından destek görüyor. Arkadaşımın biri tarafından gay oldukları iddia edilen bu üç arkadaş ise gayet iyi niyetli bir şekilde bu sulu gözlü ama şirin hanfendiye yardım ediyorlar. Yirmi dakikalık bu sitcom içerik olarak fazla bir şey sunmasa da Zooey hayranları için (Olmayan beni listesinden silsin plzz) kaçınılmaz bir fırsat.
Yazarın Notu: 7/10 - Zooey olmasa tam bir hayal kırıklığı.
Diziden önce bahsetmek istediğim bir husus var. Şimdilerde moda olan yeni bir olay var: Executive producer! Lost'un finali için ettiğimiz küfürlerin boşa olmadığını Super 8 filmiyle ispatlayan J.J. Abrams, bu dizinin de "executive producer"ı. Yine ne yapmış ne etmiş dizinin bir yerlerine sayıları monte etmiş. Sayılarla alıp veremediği ne bu abimizin bu açığa çıktığında, piramitlerin uzaylılar tarafından yapıldığını da anlayacağımız gündür! Dizide, Lost dizisinden çok tanıdık olan, aynı zamanda Lost içerisinde en iyi yazılmış karakter olduğunu düşündüğüm namı değer Ben Linus, iki başrolden birini paylaşıyor. Hayatı doğrudan ya da dolaylı olarak tehlikede olan birini kurduğu akıl almaz sistem ile önceden tespit edip özel eğitimli diğer başroldeki abimiz John Reese'e iletiyor. Gerisi Kimin katil, kimin maktul olduğunu bulmak ve önüne geçmek. Bir tutam gizem, oldukça polisiye ve bir tutam da şiddet ile bezenmiş hoş bir dizi. Abrams bu dizisinde de sık sık "flashback"leri kullanıyor ve başroldeki Finch ile Reese'in geçmişinden görüntüler sunuyor. Güzel olacak bu dizi güzel. Ne diyelim sonu Lost'a benzemesin!
Yazarın Notu: 9/10 - yayında olduğu sürece izleyeceğim.
En kötüsünü en sona sakladım. Yazdıklarımdan sıkılıp okumayı bırakanlar olursa çok şey kaçırmasın istedim. Tam bir hayal kırıklığı. Türk dizisi kıvamında. Daha kötü ne diyebilirim bulamıyorum. Koskoca Buffy, the vampire slayer, her türlü şeytani güce diz çöktüren Sarah Michella Gellar bu günleri de mi görecekti... Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum şu an, keşke hep zihinlerimizdeki Buffy olarak kalsaydı... bir cinayetin görgü şahidi olan Bridget, kendisine çok benzeyen, zengin ama karman çorman bir özel hayat yaşayan ablasının yerine geçiyor. Sonra olaylar olaylar diyeceğim ama o da yok. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Yani gerisi bildiğiniz Türk dizisi. Aksiyon yok, gizem yok, fantastik bir olay yok... İkinci sezonu görmesi mucize olur. Bunu bize yapmayacaktın Buffy...
Yazarın Notu: 2/10 - oturun kuzey güney izleyin daha iyi.
Devamı olabilir.
4 yorum:
the secret circle gibi bir ergen dizisini sana izle diye kim tavsiye etti ben onu merak ettim. :/
zoey olmasa o dizi 3 bölümde biterdi bence de. ama o erkeksi, salaş kız karakteri de mükemmel oturmuş üstüne. (gece kıyafeti giyip "dıptıs dıptıs" yaptığı kısım mükemmeldi :)
hepsini ben seçtim, tavsiyelere de açığım halbuki. =)
"cool erkek alarmı" sahnesi de iyiydi =) zooey ne yapsa yakışıyor, oyunculuğunun da hakkını verelim.
Bence artık yeni bir yazı yazmalısın Özcan. :)Bayağı zamandır, bu alanda yeni yazın yok. :(
Buraya yazma hevesim kayboldu. Artık canım ne zaman tekrardan yazmak ister bilemem :/
Yorum Gönder