25.11.10

20 Soru - 19 Cevap

En son orta okul zamanımda deftere sorular hazırlanarak herkese cevaplatttırılırdı, aklıma o geldi. O zamanki sorular "hobin ne?", "fobin ne?" gibi daha basit sorulardı. Fobi kelimesinin anlamını o zaman öğrenmiştim. Nasıl öğrenmeyeyim ama, ilk aşık olduğumu sandığım hatun bana fobin ne diye sormuş. O zaman internet de yok tabi, açtım Türkçe sözlüğü fobinin anlamına baktım. Sonra da kendime güzel fobiler bulmuştum çünkü hatunu fobilerimle etkilemem lazımdı.Yeterince güzel değillermiş, bundan eminim artık =). Şimdiki sorular genel olarak daha güzel hazırlanmış, ben de zaten fobilerimle kimseyi etkileyemeyeceğimi öğrendim.

Neyse, sorulara gelelim

1-En sevdiğiniz kelime : Heyhat.
2-Nefret ettiğiniz kelime : Sanırım.
3-Ne sizi heyecanlandırır? : Çok az şey. Ömür boyu bir kez olacak şeyler. Abimin nişanı gibi.
4-Heyecanınızı ne öldürür? : Çabuk sıkılan biriyimdir; dolayısıyla "zaman".
5-En sevdiğiniz ses : Yağmur ile yeryüzü  buluştuğunda çıkan ses. Yağmurun sesi. 
6-Nefret ettiğiniz ses : Patlak hoparlörden gelen cızırtı. 
7-Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? : Askerlik. Sorun her gün bot boyamak, tıraş olmak ya da aynı üniformayı giymekten öte bir şey. Bildiğin insan kalıbı değişiyor. Buna rağmen Hava Harp Okulu'nun kıyısından dönmüş olmam da nasıl bir şanstır.
8-Hangi doğal yeteneğe sahip olmayı isterdiniz? : Uçmak. 
9-Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz? : Kendime örnek aldığım biri olmadı, o yüzden bu sorunun cevabı benim için çok zor. Belki, Antik Mısır dönemindeki firavunlardan biri olmak isterdim. Sırf piramitler nasıl yapılıyor görmek için =)
10-Nerede yaşamak isterdiniz? : İnsanın yaşadığı mekana değil zamana ait olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu sorunun cevabı "geçmiş"tir.
11-En önemli kusurunuz : Duygusal olmam. Alınganlığı da beraberinde getiriyor bu. 
12-Size en fazla keyif veren kötü huyunuz : İnternet. 
13-Kahramanınız kim? : Freddy Krueger.
14-En çok kullandığınız kötü kelime : Lan!
15-Şu anki ruh haliniz : Zamansız alınmış ve mevsiminin gelmesini bekleyen kazak gibi. Yeni ama şu an için lüzumsuz.
16-Hayat felsefenizi hangi slogan özetler : "Everybody lies"
17-Mutluluk rüyanız : Bunun cevabını bilmiyorum.
18-Sizce mutsuzluğun tanımı : Mutluluk kimyasal bir reaksiyon olarak düşünürsek, ki öyle olduğunu biliyoruz, sevmek ve sevilmek bunun katalizörüdür. Sevip ama sevilmeme ya da hiçbir şeyi sevememe durumudur.
19-Nasıl ölmek isterdiniz? : "Yaşlanarak"
20-Öldüğünüz zaman cennete giderseniz Allah'ın size ne söylemesini istersiniz? : Herkes ikinci şansı hak eder! =)


Şimdi benim de birilerini mimlemem gerekiyor sanırım. Hayır, o kadar takipçimin içinden kimi seçeceğimi şaşırdım =)


Son olarak da ister bunun adına "mimlemek" deyin, ister "ara pası" deyin, isterseniz de " 'pivot tipi santrfora' defanstan şişirilen top" deyin, ne derseniz deyin, ama buradan Melike'ye teşekkürlerimi de iletmiş olayım.
İletildi raporu - hayır.
Cevap iste - hayır.  
Gönder  (=

23.11.10

Ekşi Sözlük

Sadece eksi sözlük'te bile 8236 entry yazılmış hakkında. Diğer sözlüklerde de üşendim bakmadım ama epeyce şey yazılmıştır. 10'larca kere de blog konusu olmuştur. Bunları niye sayıyorum diye soruyorsunuzdur şimdi. Bu basit istatistikler iki anlama gelmektedir. Bunlardan biri iyi haber, diğeri kötü haber. Kötü olan yazdıklarım çok çok orijinal şeyler olmayacaktır. İyi haberse ehh hakkında bir şeyler yazmak benim de hakkım sayılır.

Uzun yıldır ekşi sözlük'ü takip ediyorum. Hiçbir zaman iyi bir sözlük yazarı olmadım ama her zaman ortalama bir sözlük takipçisi olmuşumdur. Uzun yıl dediğim de birkaç yıldan fazla işte. Tam sayıyı vermiyorum ki neslim ortaya çıkmasın asdljklj

Ekşi sözlük'e ilk yazmaya başladığımda internet bağlantı hızımız 256 Kpbs'idi. Dial Up'tan sonra 256 çok hızlı geliyordu o devirde. Şimdi verseler hiçbirimiz google'ı bile açmaya tenezzül etmez. Neyse, hani her yazar alımından sonra denir ya, "yeni nesil geldi sözlük çok bozuldu" diye, hah işte gerçekten ekşi sözlük'ün güzel olduğu zamanlardı. Mesela sözlük takip edilecek gibi değil ki dediğinizde her 100 kişiden 99'u  "badi listesi oluşturunca güzel şeyler ortaya çıkıyor" der. O kadar da orijinal düşünürüz.

Yine sözlükte en çok şikayet edilen hususlardan biri de inci sözlük sonrasında ortaya çıkan yazarlar. Deniyor ki, inci sözlük çıktı sözlük bozuldu. Hayır efenim, bu adamlar gökten düşmedi ya da yerden biter gibi yazar olmadı. Bunlar ekşi sözlük bünyesinde zaten olan kişilerdi, sadece inci sözlük konseptinin daha eğlenceli olduğunu fark ettiler. Ekşi sözlük'ün dinamiklerinde biraz sapmaya sebep oldular. Bundan şikayet edenlere tavsiyem şu: Badi listesi yapın, çok güzel şeyler ortaya çıkıyor... (= 

Burada birkaç yazar profili var. Bana en ilginç gelen profil ise sözlük'ü sınırsız eleştiri aracı olarak gören kişiler. Şu hayatta en çok kullandığım klişelerden biridir herhalde "eleştirmek sanattır" sözü. Eleştiri ile hakaret etmenin sınırlarını hep karıştıran, yapıcı olmak yerine sürekli atomlarına bölen bir profil bu. Ama ne hikmetse aynı kişiler nick altına bir eleştiri yazıldığında kıyameti koparıyorlar. Eleştirmek onlara serbest, gerisi bu işte berbat.

Diğer bir profil de sevgi ve barış sözlerini ağzından düşürmeyen sözlüğün hippi kesimi. Nükleer mi yapılacak, nükleer santrale hayır! Füze kalkanı mı kurulacak, füze kalkanına hayır! İyi hoş da ne kadar bilgin var bunlar hakkında da hayır diyorsun? Yarın öbür gün kafana İran'ın hangi füzeye atıp atmayacağı belli olur mu? Sizin sevginiz, barışınız füzeye havada yakalayabilir mi? Burada acı ama gerçek olan tek şey, yerli yapımı bir füze kalkanının daha pahalıya patlıyor olması. Nükleer santral için de henüz cilalı taş devrindeyiz zaten.

Diğer bir profil de en dandik başlıkta bile kendini belli eden çıkıntılar. "Durduk yer adamın amına koyan şarkılar" diye en basitinden bir anket var, belki rastlamışsınızdır. Epeyce de entry girilmiş. Hemen her sayfada biri çıkıp "durduk yere koymaz, vardır bir sebebi...", "amınıza koydurtmaya ne kadar meraklıymışsınız..", "kadınım ama bla bla" gibi bir entry'ler var. Bu grubun olmazsa olmazı arama yapmadan ileti yazdı diye "aramaya inanmak" ayarı geçen kişiler. 2500 entry girilmiş kim baştan okur ki, aramaya inansın!? Yani benim gibi birkaç kişiyi saymazsak tabi.

Troll tayfasını da üçe ayırıyorum. Owencan'ın başını çektiği zararsız ve zaman zaman eğlendirici şeyler yazan yazarlar, eleştiri hakkı adı altında saçmalığın dibine vuran anarşist yazarlar ve lara gofret. Lara Gofret'in bilmem kaç yıllık eski sevgilisi değilim ben, yanlış anlaşılma olmasın asdlkjj

Sözlük'ün bir de yalaka tayfası var. Bunları ssg nicki aktında rahatlıkla seçebilirsiniz. Mesela ssg Okan Bayülgen'in programında birine ayar mı verdi, hemen başlık altında toplanırlar. "Off nasıl ayar verdi ama", "ssg yüzyılın ayarını verdi", "çok pis ayar verdi" gibi alt alta entry'leri sıralarlar. Ssg birine ayar verince nick altına yazma gereği duyuyorlar ilginç bir şekilde. Hayır sanki savunduğu kendi davaları. Komiksiniz lan.

Futbol tayfasını atlayacak halim yok. Sözlük'te epeydir en çok entry'leri alan başlıklar futbol başlıkları oluyor. "30 Şubat Xspor -Qspor maçı" başlık formatını görmüşsünüzdür. Olmasın demiyorum, eleştirim buna değil. Maçta bir gol mü oluyor, alt alta "Şahabettin attı", "Xspor golu buldu", "Şahabettin'in golü", "Gol ama ofsayt kokuyor" gibi aynı içerikli entry'ler diziliyor. Anladık lan gol oldu asdlkjlj. Gol olsa da entry yazsam diye bekliyor bu kişiler. Bu arada Haftasonu oynanacak gs-bjk maçı için "link aradığım maçtır" tanımını en az 10 kişi yapacaktır. İddiaya var mısınız?  

En büyük eleştirilerimden biri de "Ankara'nın en büyük yavşağı" tarzı başlıklar ve bu başlıklara entry yazanlar. Bir kere bu başlık korkaklığın ve yenilmişliğin bir göstergesi. Düşündüğünü istediğin gibi yazamıyorsun. Kim olduğu kabak gibi belliyken çaktırmadan küfretmiş oluyorsun. Bu başlığı açan ya da altına entry yazan birçok kişi aynı zamanda Atatürk'ü kastedilerek açılan "Türkiye'nin en büyük yavşağı" başılığında kıyameti koparıyor. Niye? Çünkü bu işine gelmedi. Bana kalırsa iki başlık da yavşaklık. Ha Atatürk için açılan daha büyük yavşaklık, o ayrı.

Sözlük'ün hiç mi iyi tarafı yok? Elbette var. Olabilecek en küçük klon sözlükte hiçbir kazanç yokken bile dönen entrikaları gördükten sonra diyebilirim ki, Ekşi sözlük'ün yöneticilik sistemi oldukça oturmuş. En azından kimin sözlük'ün sahibi olduğu belli, paranın kime aktığı belli. Diğer artı tarafı da sanal ortamın reklam gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan porno reklamlarının şimdiye dek sözlük'e bulaştırılmamış olması. Ssg kazançtan fedakarlık yapılıyor derken büyük oranda bundan bahsediyor olmalı.

Bir de biraz komik olacak ama Türkçe siteler içinde en geniş şarkı sözü arşivine sahip sitelerden biri. Oturup tek tek saymadım ama ekşi sözlük'te bulamadığım bir şarkı sözünü kolay kolay hiçbir yerde bulamıyorum. Sözlük formatı içinde ne kadar kıymetli şarkı sözleri tartışılır tabi ama olsun + hanesine eklemek lazım bunu da.

Yaklaşık iki yıldır yazmadan sadece takip ettiğim bir site sonuçta. Bakma sürem de günde 10 dakika filan oluyor. İlk sayfaya bakıyorum, sonra birkaç dakika sonra sayfayı yenileyip tekrar bakıyorum, bu kadar. Arada da tdk'nın kanı sitesine girene kadar buradan sözcük anlamlarına filan bakıyorum.

Badi listemden de şahane şeyler filan çıkmıyor.

Fotoğrafın da bir anlamı yok, çok şirin geldi sadece =)  

22.11.10

Geleneksel Hayat Tespitleri #6 - Her Şey Boyanmaz

Bir çocuğa evi, arabayı ve ağacı boyattırabilirsiniz ama rüzgarı asla boyattıramazsınız. Bazı şeyler renksizdir, daha doğru bir deyişle renge ihtiyaç duymazlar. Bunların çoğunun özgürlük tasvirlerinde kullanılması da tesadüf olamaz. Rüzgar gibi, ışık gibi...

Renginin adını koyamadığımız şeyler, bizi özgür kılar.



Not: Arka planda Düş sokağı Sakinleri ve mor yel çalıyor. "yakın gel 'uçan' mor yel, çünkü uykular çok güzel..."

14.11.10

Kim Arasın Çıkmazı

Babam, halam ve amcam arasında geçiyor ve ben ağzım açık dinliyorum;

Hani çok da lazım olmayan birisi aranacak,

babam: Ben ararım tamam.
halam: Seninki turkcell, vodafone çok yazar. Ben ararım.
amcam: Seninki her yöne bedava mıydı?

Şu yaşımdayım, hala hangi operatörde hangi kampanya var bilmem. Turkcell'i ben zengin ediyorum galiba :/

halam: Değil ama vodafone'dan vodafone az tutuyor.

Kanlarında var; hani eski toprak, kıtlığı, yokluğu görmüş derler ya, cidden böyle bir güç var. Çevremde böyle düşünen üç arkadaşım olsaydı, şimdiye Turkcell batmıştı. Belki de batmamıştı. Yaşamadan bilemeyiz.

12.11.10

The Blue Cafe


6.11.10

Power Snooker

Henüz bu yaz Rod Gunner tarafından oluşturulan bir fikirken, geçen hafta sonu ilk resmi turnuvasına Londra'da sahne oldu(tanım oldu asdljlkj). Bilinen snooker'dan farklı olarak seyir zevkine yönelik bir oyun bu. Snooker'ın aksine 15 kırmızı topla değil de 9 kırmızı topla oynanıyor olması kırmızı topların dizilimini bilinen 9 top gibi yapılmasını gerektiriyor. Diğer bir değişiklik ise zaman sınırlamalarında. Her maç 30 dakika ile sınırlandırılıyor ve her vuruşun en fazla 20 saniyede yapılması şart. Bu da oyunun daha hızlı bir şekilde oynanmasını beraberinde getirmiş oluyor. Diğer bir önemli değişiklik de power ball denilen power işaretli kırmızı top cebe girdikten sonra 2 dakikalık süreçte yapılan her potun puanın iki ile çarpılarak genel puana eklenmesi. Bu da beraberinde bir sürü stratejiyi getiriyor.

Londra'da yapılan ilk ayağını, oyunu "snooker'ın yeni yüzü" olarak tanımlayan Ronnie kazandı. Ronnie'nin hız konusunda ve seri üretiminde dünyanın en iyisi olduğunu söylemeye gerek yok herhalde; dolayısıyla bu oyun onun için biçilmiş kaftan. Finalde de fotoğrafta gördüğünüz Çinli Ding'i yendi. Ding de benim yeni nesilden izlemesini en sevdiğim oyuncu. Mental problemlerini çözerse gelecekte birkaç dünya şampiyonluğu alır diyorum.

Snooker vs power snooker karşılaştırmasında benim gönlüm hala snooker'dan yana. Biraz gelenekçiyim bu konuda. Vuruş yapılırken seyircilerden yükselen sesler, gerek oyunculardaki gerekse de hakemlerdeki rahatlık oyunun yapısına uygun değil. Tamam illa papyon takıp oynansın demiyorum ama bilardonun her kategorisinde; amerikan olsun, 9 top olsun, 3 top olsun, artistik bilardo olsun, snooker olsun hep konsantrasyon ve dinginlik ön plandadır. Sarhoş seyircilerden yükselen sesler ya da vuruşun 3, 2 ,1 diye yüksek sesle geri sayılması oyunun yapısında yok. Zaten beraberinde bir sürü basit hatayı da beraberinde getiriyor.

Sonuçta yeni bir girişim, belki biraz daha beklemek gerekli. Bilardo oyununun popülerliğini arttırmak ile oyunun doğasını koruma dengesinin iyi ayarlanması lazım.

I love this game, too.
 
Okuduklarınız tamamen benim yazdıklarımdır.
Okuduklarınız tamamen size kalmıştır.
yine beklerim.