22.2.11

The Misfortunates

Hani bazı filmler vardır ya tam vizyon filmidir; Aksiyon havada uçuşur, görsel efektler ekrandan fışkırır veya o çok kıymetli Oscar’ı almak için irsi ya da dini ayrımcılığa parmak basar. İşte bu film de tam bir festival filmi; vizyona sığamayacak kadar vizyonlu bir film. Filmi sinema salonlarına getirenler de böyle düşünmüş olacak ki “Çölde Kutup Ayısı” gibi alakasız olduğu kadar da adına ne diyelim de bu sinema salonlarını kapatan zenginlere ve Hollywood hayranlarına izlettirelim derdinden kaynaklı bir ismi layık görmüşler. Beyazperde puanına baktım 5.8! Bu da beni haklı çıkartıyor.

Bu filmi izlememin bir gün öncesinde Hollanda yapımı olan Tideland filmini izlemiştim. Filmi bitirdikten sonra resmen Hollanda sinemasına sövecek durumdaydım. “Dude”ın oynadığı bir filmin içine bu kadar sıçılır diye düşünüyordum. Sonra bu filmi hiç spoiler’sız izledim. Filmi bitirip ulan bunların başka filmi de var mıdır diye bakmak amaçlı imdb’ye girdiğimde filmin Hollanda/Belçika ortak yapımı olduğunu gördüğümde şaşırdım. Yapınca oluyormuş demek ki.

Birbirinden alkolik 3 amca, bir baba ve bir büyükanne ile aynı evde yaşasaydınız nasıl bir gelecek sizi beklerdi’nin cevabını anlatıyor. Hayat ya cidden sürpriz yaparsa bir gün size ne olur diye hayallere gark ettiriyor. Sadece soyadı bağı bile bir aileyi hiçbir sebep yokken dahi bir arada tutabilir mi’nin cevabını yapıştırıyor finaliyle. O sürekli mızmızlandığımız hayatlarımızın aslında ne kadar şaşaalı olduğunu; ama buna rağmen bir o kadar da sıkıcı olduğunu alttan alta giydiriyor. Tam sıktı dediğiniz anda hayatı boğazınıza düğümleyip ekran başında nefessiz bırakıyor sizi birkaç dakika.

Filmle alakalı merak ettiğim çok fazla spoiler içeren şeyler var. Daha önce izlememiş olanlar varsa okumasın bundan sonrasını, izleyenler de belki benim gece izlememden mütevellit kaçırmış olduğum bir sahne varsa dürtsün.

-Amcalardan birinin çok az rolü vardı. Neredeyse repliği bile yoktu. Filme hiç girmedi, seyirci gibiydi.

-3 haftalığına ziyarete gelen hala ile kızı’nı filmin sonunda bir yere bağlayacaklar diye bekledim, bağlamadılar. Geliyorlar, gidiyorlar ama sonrası yok. Filme hiç etkileri yok.

-Filmin sonunda ölen baba nasıl ölüyor? Bununla ilgili de bir sahne ya da konuşma yok. Filmin en önemli karakteriydi bence baba, bunu söylemeliydiler. Özellikle oğluna “sen bizim soyadımızı taşıyorsun ama bizden farklısın” dediği sahne etkileyiciydi. Bir babanın geç gelmiş pişmanlığı!

-Yine filmin sonunda 5. kitabını yazdıktan sonra hasta anneannesini ziyarete gittiğinde söyledikleri tek kelime ile şahaneydi. “şimdiye dek oğluma iyi bir amca olabildim, baba olamadım”

-Bu kadar çıplaklığa lüzum yoktu sanki. 

-“tour de france” çok şahane bir fikir, beni alkole başlattıracak kadar neredeyse.

-Bu filme ortalama 5,8 veren izleyici kitlesinin film anlayışına sokim.

4 yorum:

kepazeyim dedi ki...

im juli izle kendine gel abi.

özcan dedi ki...

henüz bir adet fatih akın filmi izlememiş olmamın ezikliğiyle tamamdır diyeyim. sıradan hepsini izleyeceğim bir gün bu adamın filmlerini!

Ozan dedi ki...

Filmin müziklerini indirebilecegim link bilen var mı?

özcan dedi ki...

aradım şöyle bi ama ben de bulamadım.

Yorum Gönder

 
Okuduklarınız tamamen benim yazdıklarımdır.
Okuduklarınız tamamen size kalmıştır.
yine beklerim.